uzak durulması gerken insanlar(mış)

Ekşi'de ki bu başlığa bir şeyler yazmışım. Bir gün insanlardan uzak durun diyeceğim aklıma gelmezdi. Çok kızınca denilebiliyormuş demek ki. Neyse siz okuyun ama yine de kimseden uzak durmayın, sevin insanları, kucaklayın.

ı. yagmur ve siir sevmeyen insanlar;

yagmur sevmeyen insandan kesinlikle uzak durulmalıdır efenim, zira bu doga olayı askı, bereketi, temizliği, temizlenmeyi simgeler. aglarken gözyaşlarımızı simgeler, bir yerlede sevdiklerimizin üzerine de aynı yagmurun yagdığı düsüncesiyle mutlu eder. biraz romantik olacak ama insan di mi, yagmur sevecek. yagmur sevmeyen insanlar aynı zamanda buluttan nem kapan insanlardandır ki sadece bu bile uzak durmak için geçerli bir sebeptir.

bir de şiir sevmeyen insanlardan uzak durmalıyız efenim, zira, şiir kendini anlatmak isteyenler için bir yol, anlamak istediklerimiz için ise bir kılavuz gibidir. şiir rahatlamın içini dokmenin, sevgiyi anlatmanın en iyi yoludur. şiir sevmeyen insanlar sevmeyi de bilmez ya da sevilmeyi de sevmez ruhsuz insanlardır diyebiliriz gayet rahatlıkla, maddeci, metaryalistleridir kesinlikle, kötüdürler.

uzak durunuz, kendinizi erişemeyecekleri bir yerde muhafaza ediniz.

ıı. sevmeyi bilmeyen insanlardan da uzak durulmalıdır.

aşırı hırs sahibi insanlar genelde sevmeyi beceremezler, bünyeleri kabul etmez. çok üzülürler ama hep baska bişeyleri on planda tutarlar. ya işleri ya paraları, ya da tamamen egoları, yükselme çabaları vs. vs.

aman diyim.

ııı. korkak insanlardan uzak durulmalıdır bir de.

ne yapacakları bilinmez. sizden, kendilerinden, hocalardan, amirlerden, su'dan, karsıdan karsıya geçmekten, hayvanlardan korkarlar.

ne kendilerine bir faydaları vardır ne de size.

aman diyim.

Comments

Anonymous said…
Sevgili fati,

Yazdiklarinin hepsine katiliyorum,
her seyi zamanin da sevebilmek te önemli,özellikle yagmur konusuna gelince, ben Almanya da yasiyorum buranin iklimi ise, tam yagmur ülkesi.
Bu durumda günesi özlememek gibi bir lüksümüz maalesef yok.
Yaz sabahlari kalktigimiz da Allah a isyan olmasin ama gene mi yagmur dedigimiz cok zamanlar olmustur.
Dedigim gibi her seyi zamanin da sevebilmek te cok önemli, ben her mevsimi, kendi havasinda yasamayi cok severim.Ama en cok sevdigim mesvsim ilk bahar dir..... bayilirim....doganin uyanisi bende apayri bir heyacan verir.
Bunun yanisira, sonbahari hüzünlü görür,ama apayri bir gizeme sahip oldugunu da düsünürüm, hele kis, her taraf bembeyaz, tabiki kar yagarsa, onu da burda pek fazla yasadigimizi söyliyemem ama hayali de güzel, kar yagarken pencereden izlemek ve sicak bir seyler yudumlamak.....bunlarin hepsi cok güzel....Siir yazamam ama okumaya bayilirim, tabiki duygulari güzel yansitabilen sairlerin kaleminden de yazlirsa.

Zehra
Fatih Çavdar said…
Nazik yorumunuz için teşekkür ederim.

Yagmurla ilgili yazdıklarımın maksadı şudur aslında. Daha dogrusu sevmenin maksadı: Bütün sevdiklerimize kendimizce güzel anlamlar yükleriz ve sevgilimiz olur. Bu nedenle sevgi alınan değil verilen bir şeydir. Sevgimizi vermek isteriz ve bunun için elimizdekine baska anlamlar yükleriz.

Yağmuru sevmek de böyle birşeydir. Yağmura sadece bir doğa olayı gibi bakmadığım, güzel anlarımızın şahidi gibi gördüğüm için bunu yazmışımdır. Daha pek çok güzel şey çağrıştırır yağmur bana. Yağmur yüzünden felaketler, seller yasamıs birisi için yazdıklarım çok acı gelebilir mesela. Bu yüzden yazdıklarımla ilgili başkalarının aynı fikirde olmasını bekleyemem. Eğer okuyucular benimle aynı fikirde olduklarını söylüyorlarsa, hayata aynı pencereden baktığımızı düşünürüm.

Aslında bu yazı sinirli zamanlarımda yazdığım yazılardan biriydi. En başında da belirttiğim gibi, ben bunları yazmışım ama siz yine de aldırmayın, herkesi sevin. Benim şu şu insanlardan uzak durun gibi bir söylemim olmamalı çünkü. Yine de bunları buraya yazdım, kötü anılarımı da paylaşmak istedim çünkü.

Aslında biz yağmur sevmeyen insanları da severiz zaten.:)
Anonymous said…
Belki ben amacin disina cikmis bir yorum yaptim ama ne yapyim ki, suan burda yagmur yagiyor, ve bende tabiki takinti haline geldi günesli havaya özlem.
Gelelim insanlari sevme konusuna, insan icinde neyi beslerse etrafina da o sekilde yansir, yani öfke, kin, nefret bunlarin hepsi her insan da mevcut duygular.
Benim de her daim etrafim dakilere sunu söylerim, insanlara görmek isteginiz gibi bakin o tarfini görün, yani iyi taraflarini, o zaman yasam daha kolay ceklilir hale gelir.
Diger duygulari isteyen her insan en aza indirebilir.
Öfke, kin, nefret bu duygulari yok etmeye calismadigimiz müddetce bizi zehirler, ve itici bir kisilik haline getirir diye düsünüyorum.
Aslinda sevmek te egitim meselesi, bu da sevmegi ögrenebiliriz, anlamina gelir.:) Zehra
Fatih Çavdar said…
Estagfrullah, amacını aşan bir yorum yaptığınızı düşünmedim. Sizi anladığımı anlatmaya çalıştım sadece.

Sevmenin öğretilebilir olup olmadığını ise gerçekten bilmiyorum. bunu denedim ama basardım mı bilmiyorum?

Sevmeyi serbest bırakmalıyız bence.
Anonymous said…
Elbetteki serbest birakacaksiniz, rehin tutup kendinize saklarsaniz,sevgi sizden baskasini taniyamiyacagi gibi, sevmeyi ögrenemez. Sevgiyi bir kelebege benzetin, bir ari ya benzetin, serbest oldugun da ne yapar?.........................sorunun cevabini verebiliyorsaniz, sorunun kalktigini göreceksiniz.
Serbest birakasiniz ki kilavuz olsun size.
:))))))))) Zehra
Fatih Çavdar said…
Ben kendi sevgimi hep serbest bıraktım zaten. Bu konuda ne bir şüphe duydum ne de şikayetim var.

Bahsettiğim şey, sevgiyi kimseye ogretmeye niyetimin olmadığıdır. Zaten bilen ya da öğrenmeye niyetli olan gelsindir. Ya da serbest bırakmış olan.

Serbest bırakılmış sevgilerin neler yapabileceğini çok iyi biliyorum zira. İşte; kendi hikayelerimizden çıkardığımız sonuçlardan birisidir bu da.
Fatih Çavdar said…
Kılavuzunuz üzerine düşüneceğim efenm.:)
Anonymous said…
sadece bir yorum, farklı bir yol, farklı bir ifade.oku ama inanma, düşün ama kapılma...

hayatta hiç bir zaman tek bir yol olmamıştır ki, kendini şiirle ifade etmek için sınırlasın insan.ama biz insanız ya illa ki bişeyleri sınırları belli bir yolla anlatmak isteriz.belkide koruma altına almak, kendimizi saklayıp emin olmak isteriz her şeylerden, tüm kötü şeylerden. sevdiklerimizi dahi sırf biz öyle hissediyoruz diye aynı şeyleri hissetmeye, düşünmeye zorlarız.çünkü biz insanız, yaratılmış tüm canlılardan üstünüz...ya diğer canlılar. bence onlar üstün, çünkü kendilerini anlatmak için tek bir yola ihtiyaç duymuyorlar, herşey bir yol onlar için, doğanın kendisi başlı başına bir yol.ne bir kaygı, ne bir korku, ne ümitsizlik, ne de sevgisizlik.onlar kendilerini şiirle mi anlatıyorlar ya da şiir sevdikleri için mi bu kadar özgür ve mutlular.peki onların sevgiyi bilmediklerini, sevemediklerini kanıtlayan oldu mu? onlarda sevgi tohumlarının olmadığını ıspatlayabilir misin? sen şiir seviyorsun diye onları sevmeye zorlayabilir misin?

bazı insanlar için yağmur, güneşi ellerinden alan hain bir kadınsa nasıl bir durumdur ki yağmura da sevgi duysun, yağmur yağınca mutlu olsun.ya ışığı, içini ısıtan sıcağı, o ne olacaktı?sen hiç ışıksız yaşayabilir miydin? neden karanlık çökünce ilk yaptığın lambaya koşmak oluyor? yağmurun yağması ne demek peki hiç düşündün mü?
yağmur yağarken ıslandığın için mi yoksa güneşsiz kaldığın için mi en çok için üşür,ne için hiç düşündün mü?
elmayı sevmiyor diye o insanın armut'u da sevmediğini söyleyebilir misin?ya da hangimizin gerçekten neyi sevdiğimizi, nasıl sevdiğimizi açıklayabilir misin? şiir seviyor diye insanın gerçekten semeyi bildiğini kanıtlayabilir misin?

yağmur:)
Fatih Çavdar said…
This comment has been removed by the author.
Fatih Çavdar said…
Yagmur Hanım;

İsminiz Yağmur, üstelik de kendi seçtiğiniz isim bu. Çok güzel:)



Tesekkür ederim.:)
Anonymous said…
çelişkiler kendimizi bazen biz yapan bazen biz olmaktan kurtaran değil midir?çelişkisiz bir yaşamın diğerlerinden ne farkı var?hepimiz aynı olsaydık, her günümüz aynı olsaydı, ya da hep aynı şeyleri düşünseydik, aynı şeyleri yeseydik, aynı şeyleri giyseydik...neden farklıyı arıyoruz, başka seçenekler için çalışıyoruz, başka yollar deniyoruz?istediğimiz çok basit birşey değil mi sence? tam önümüzde duruyor, ÇELİŞKİSİZ bir YAŞAM. o zaman neden onu almak için eğilmiyoruz, almak bu kadar kolayken...bazen kendinle, duygularınla, düşüncelerinle çelişeceksin ki aslında aradığın senin kim olduğunu, nerede olduğunu, hatta nasıl olduğunu anlayabilesin."sen bu'sun" ya da "sen gerçekte ne'sin" hangisi kulağa hoş geliyo? bilinmeyen her zaman insanoğlunun peşinden koştuğu bir çelişki değil midir ki çelişkisizlik diyorsun.arama, keşfetme,inceleme, öğrenme. bunları yaparken sende çelişkinin esiri olursun...bu yaşam sana verilmiş en büyük hediye, onu nasıl değerlendirmek istediğine sen karar vereceksin, ya onu çelişkisiz harca ya da sen bilirsin nasıl istiyorsan öyle...

yağmur
Fatih Çavdar said…
Sizin gibi düşündüğümden dolayı çelişkiyle ilgili kısmı silmiştim sonradan. ama siz okumuş bulundunuz.

Peki kendi içimizde bu kadar çelişkiye sahipken başkalarının bizi anlamamalarına kızmamalıyız o halde di mi? yanlış anlamalardan sıkılmış bir adam olarak yazıyorum bunu. Çelişkiye evet ama şikayete hayır.

Sürekli iki yoldan birini tercih etmede sorunlar yasayan birisi olarak, çelişkilerden yoruldum, artık gözümü kapatıp yürüyorum. Nasılsa her yürüdüğüm yol iyi olana cıkıyor çok şükür.
Anonymous said…
şiir bir içtir.
dünya döner, ama şiiri yoktur.
bunun içindir ki anlayamazlar yaşamayı. yaşamın içindeki o püf noktalarını yakalayamazlar. yazıktır.
şiiri demire benzetir kimisi , seveni de tutsak.
keşke öyle bir zindan olsa da, sonsuzca orada kalıp yansak.
kül olsak.
kül yanar mı, kevgir delinir mi deyiverin gayri
kül yanmaz, yanan ateştir kordur.
kül ateşin yanan yüreğine teselli vermek istemiştir
ama yanan bu yürekten kül de nasibini almıştır
ısınmıştır, hatta kimi yerleri yanmıştır
acımıştır teni küllerin
ama o ateşin etrafını yine sarmalamıştır
belki en ufak rüzgarda uçup gitmek istememiştir
ya da silkinmeyi kaderi bellemiştir
kimi vakit tablanın birinde, kimi vakit bacaların tepesinde
ancak kül gibi olmak lazımdır
yanacağını bile bile, ateşe sarılmak
en ufak rüzgarda uçacak olsak bile
yanan bir yüreğe ilaç olmak, derman kesilmek
kül yanar mı dersen
yanmıştır ateşi görünce
içi yanmıştır.

işte öyle bir şeydir şiiri anlamak. bile bile ateşe sarılmaktır, korkmadan, yanmak için.

yağmur için suyudur, toprak kokar, yeşil kokar
şiirden yüreği yanmamış olan,yağmurun serinliğinde koşar
ısınmak için bir yürek arar, güneş çıkınca meydana
korkup yanmaktan, karanlığın gölgesine kaçar.
merak etmesin, sevmeyi sevmedikçe
orada da korkar.

sevgiler. . .
Fatih Çavdar said…
şiiri hapsolmak sanmak,
yanlışın alasıdır gönül,
içindeki sevdanın
gözyaşlarına ağlamak,
nice üzülmek demek olsa da,

kavuşunca ağlar
iki gönül sevinç dolunca
gözyaşı vucudun yağmurudur oysa
yağmur güneşi çalan hain kadın gibi görünse bile
güneş yağmursuz olmaz,
yanar sıcaktan,
yağmur güneşsiz olmaz,
kurumazsa akar hiç durmadan.



sevgiyle dolu yürekler
yine kendini durmasın şiir ile anlatsın.

anlatamadın yağmurun damlasındaki sevgiyi bana
anlatsaydın eğer, hapsolmayıp bir yağmur damlasına
tam yere düşecekken tutunmazdın böyle bir dala.



şiir bir içtir.
dünya döner, ama şiiri yoktur.
bunun içindir ki anlayamazlar yaşamayı.
yaşamın içindeki o püf noktalarını yakalayamazlar.
şiiri demire benzetir kimisi , seveni de tutsak.
keşke öyle bir zindan olsa da, sonsuzca orada kalıp yansak.
kül olsak.

kül yanar mı, kevgir delinir mi deyiverin gayri
kül yanmaz, yanan ateştir kordur.
kül ateşin yanan yüreğine teselli vermek istemiştir
ama yanan bu yürekten kül de nasibini almıştır
ısınmıştır, hatta kimi yerleri yanmıştır
acımıştır teni küllerin
ama o ateşin etrafını yine sarmalamıştır
belki en ufak rüzgarda uçup gitmek istememiştir
ya da silkinmeyi kaderi bellemiştir
kimi vakit tablanın birinde, kimi vakit bacaların tepesinde
ancak kül gibi olmak lazımdır
yanacağını bile bile, ateşe sarılmak
en ufak rüzgarda uçacak olsak bile
yanan bir yüreğe ilaç olmak, derman kesilmek
kül yanar mı dersen
yanmıştır ateşi görünce
içi yanmıştır.

işte öyle bir şeydir şiiri anlamak. bile bile ateşe sarılmaktır, korkmadan, yanmak için.

yağmur için suyudur, toprak kokar, yeşil kokar
şiirden yüreği yanmamış olan,yağmurun serinliğinde koşar
ısınmak için bir yürek arar, güneş çıkınca meydana
korkup yanmaktan, karanlığın gölgesine kaçar.
merak etmesin, sevmeyi sevmedikçe
orada da korkar.

sevgiler. . .

Popular posts from this blog

GEÇİM SIKINTISI – SANAT SEPET

ANTİKA DÜKKÂNI

İnsanlar büyüdükçe, hayalleri küçülür mü?